Suruç’ta, Kobane’ye götürmek istedikleri yardım öncesinde yaptıkları basın açıklamasının ortasında patlayan bomba ile çoğunluğu genç 32 insanımız katledilmiş; bu katliamın hemen ardından Şanlıurfa’da iki, Diyarbakır’da bir polisimiz; Adıyaman’da bir askerimiz, Kilis’te bir astsubayımız şehit edilmiştir. Ülkemiz bir kez daha kirli ve kanlı tezgâhların içine çekilmeye çalışılmaktadır.
Dört yıl önce diktatörlüklere karşı halklara umut olarak başlayan Arap Baharı, emperyalist savaş oyunlarıyla adeta kışa dönmüş, komşumuz Suriye ve Irak bir kan ve gözyaşı coğrafyası haline gelmiş; yakın tarihin gördüğü en büyük barbarlık örneği olan IŞİD bu topraklara yerleşmiştir. Şimdi ne yazık ki IŞİD terörü, topraklarımıza sıçramıştır. Diğer yandan Kürt sorununun çözümü noktasında müzakere sürecinin tıkanmasıyla silahlar yeniden konuşmaya başlamıştır. Türkiye kendisini, taraflarının kim olduğu belli olmayan, ülkeyi bir Pakistan, bir Suriye haline getirecek içte ve dışta bir savaşın içerisinde bulma tehdidi ile yüz yüzedir.
Oysa savaş; en temel hakkımız olan yaşama hakkımızı elimizden alan, onulmaz yaralar açan, asla silinmeyecek acılar ve izler bırakan, yok eden ve kahreden bir olgudur. Ölümlere, sakatlıklara, hastalıklara, açlığa, kıtlığa, zorunlu göçe, şiddete, kapsamlı insan hakları ihlallerine yol açar. Savaş, ekolojinin ve kültürel çevrenin tahrip edilmesi demektir. Savaş, halk sağlığını ve bir bütün olarak sağlık sistemini bozar. Kısıtlı kaynakların sağlık için kullanımını engelleyerek, sağlık hizmetlerini sunulamaz hale getirir, sağlık sisteminin alt yapısını yok eder. Kısacası savaş, insan, toplum ve çevre sağlığı sorunudur. Bunun için, ne pahasına olursa olsun barış, sağlıklı insanlar, sağlık bir toplum, sağlıklı bir çevre için en temel zorunluluktur.
Toplum sağlığını her zaman birincil önceliği sayan; insanın yaşatılması, iyileştirilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi için çaba harcayan bir mesleğin mensubu olarak bizler her anlamda sağlığa zarar veren savaşa karşı barışı savunmaya çağırıyoruz. Emperyalizme karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin başladığı topraklarda sağlık ve ülke sorunlarını konuşmak üzere toplanmış olan biz eczacılar, içte ve dışta savaşa ve huzurun bozulmasına karşı, başta siyasal iktidar ve siyasal partiler olmak üzere herkesi sorumlu davranmaya, “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi etrafına kenetlenmeye davet ediyoruz.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ
39’UNCU DÖNEM ÜÇÜNCÜ BÖLGELERARASI TOPLANTISI (SAMSUN/23-25 Temmuz 2015) SONUCUNDA
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ ve TÜM ECZACI ODALARI